Kemoterapi; hastaların sadece hücrelerini değil, fiziksel ve ruhsal sağlığını da etkiliyor: ‘Hasta yalnız kalmamalı’

Kanserle mücadelede en etkili silahlardan biri olan kemoterapi, yalnızca hastalığa karşı değil, aynı zamanda hastanın bedenine ve ruhuna karşı da zorlu bir savaşı beraberinde getiriyor.

Fiziksel yorgunluktan cilt hassasiyetine, enfeksiyon riskinden iştah kaybına kadar pek çok yan etkiyle başa çıkmaya çalışan hastalar, aynı zamanda psikolojik olarak da büyük bir yük taşıyor.

Uzmanlar, bu süreçte sadece tıbbi değil, sosyal ve duygusal destek sistemlerinin de hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor.

Cumhuriyet’e konuşan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Nahit Şendur, kemoterapinin, kanser tedavisinde yıllardır uygulanan ve hayati öneme sahip bir yöntem olduğunu belirtti. Şendur, tedaviye bağlı en sık görülen fiziksel yan etkileri şu şekilde sıraladı: “Tedavinin tipi, süresi ve dozu yan etkileri etkiliyor. En sık gördüğümüz problemler: halsizlik, kansızlık, bulantı, kusma, kilo kaybı ve enfeksiyonlara yatkınlık. Özellikle 7-10’uncu günlerde kan değerlerinin düşmesiyle fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkıyor ve bu da hastane yatışlarına neden olabiliyor”. Şendur ayrıca bunlara ek olarak böbrek fonksiyon bozukluğu, nöropati (sinir hasarı), cilt hassasiyetleri ve iştahsızlık gibi etkilerin de hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilediğini belirtti.

Kemoterapinin ruhsal etkilerinin de bir o kadar önemli olduğuna dikkat çeken Şendur, “Özellikle saç dökülmesi gibi dış görünüşü etkileyen yan etkiler, psikolojik yükü artırabiliyor. Hastalar görsel değişimlerle birlikte kimliklerini, benlik algılarını sarsılmış hissedebiliyor. Burada yapılması gereken; hastaya tedavi sürecini baştan anlatmak, kontrol duygusunu kaybetmemesini sağlamak ve psikolojik desteği sürecin bir parçası olarak görmek” dedi.

İLETİŞİM ÖNEMLİ

Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalara enfeksiyondan korunması için izolasyon önerildiğini ancak bu zorunluluğun da hastalarda sosyal ve duygusal olarak kapanmalara neden olabileceğini belirten Şendur, “Bazı hastalar iş hayatından kopmakta, sosyal çevresinden uzaklaşmakta zorlanıyor. Özellikle aktif sosyal yaşamı olan bireylerde depresyon riski daha yüksek. Bu hastalara psikiyatri desteği, sosyal hizmet danışmanlığı ve aile içi iletişim eğitimi verilmesi şart” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir